Müşaviler Birliği

SERMAYE VE FİNANS HESABI

SERMAYE VE FİNANS HESABI

SERMAYE VE FİNANS HESABI

Modern ekonomilerin kalp atışı sayılabilecek iki ana damar vardır: biri cari işlemler, diğeri ise sermaye ve finans hesabıdır. Cari işlemler mal ve hizmetlerin ticaretini, gelir transferlerini ve cari transferleri izlerken; sermaye ve finans hesabı, bu akışın finansmanını yani paranın yönünü gösterir. Bir ülkenin ekonomisine giren veya çıkan fonların kaynağını, niteliğini ve yönünü ortaya koyar.

Kısaca, sermaye ve finans hesabı, ülkenin dış dünyayla yaptığı finansal işlemleri kapsar. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye getirdiği sermaye, Türk şirketlerinin yurt dışında yaptığı yatırımlar, borçlanmalar, mevduat hareketleri, hisse senedi ve tahvil alımları bu hesabın temel unsurlarıdır. Bu nedenle, ekonominin nabzını tutmak isteyen bir analistin ilk baktığı tablolardan biri “Ödemeler Dengesi” içinde yer alan bu hesaptır.

Sermaye Hesabı ile Finans Hesabı Arasındaki İnce Ayrım

Birçok kişi bu iki kavramı aynı anlamda kullanır; oysa aralarında ince bir fark vardır.

Sermaye hesabı, daha çok karşılıksız varlık transferleriyle ilgilidir. Örneğin, bir ülkeye hibe yoluyla yapılan bir gayrimenkul bağışı ya da borcun silinmesi gibi işlemler sermaye hesabına yazılır. Günümüzde bu kalem oldukça küçüktür ve genellikle ödemeler dengesinde küçük artı veya eksi değerlerle görülür.

Finans hesabı ise, doğrudan yatırım, portföy yatırımları, türev işlemler, diğer yatırımlar ve rezerv varlık hareketlerini kapsar. Yani burada söz konusu olan, para ile ölçülebilen ve getirisi olan sermaye hareketleridir.

Bu ayrımın anlaşılması, özellikle ekonomik yorumlarda önemlidir. Çünkü sermaye hesabı genellikle istikrarlı olmayan, finans hesabı ise kısa vadede piyasaları etkileyen bir alandır.

Finans Hesabının Alt Kalemleri: Paranın Yönü Nerede?

Finans hesabı dört ana başlıktan oluşur:

Doğrudan Yatırımlar:

Bir yabancı yatırımcının bir ülkede fabrika kurması, mevcut bir işletmeyi satın alması veya ortak olmasıdır. Bu tür yatırımlar uzun vadeli sermaye girişleri olarak değerlendirilir ve ekonomiye güvenin göstergesi sayılır. Türkiye açısından bakıldığında, doğrudan yabancı yatırımların yüksek olduğu yıllar, genellikle makroekonomik istikrarın güçlü olduğu dönemlerle çakışır.

Portföy Yatırımları:

Hisse senetleri, devlet tahvilleri veya özel sektör borçlanma araçlarına yapılan kısa vadeli yatırımlardır. Bu yatırımlar genellikle “sıcak para” olarak anılır çünkü küresel piyasalardaki faiz, risk ve kur değişimlerine çok hızlı tepki verir.

Diğer Yatırımlar:

Banka kredileri, ticari krediler, mevduatlar ve diğer finansal borç-alacak ilişkilerini içerir. Bu kalem, ülkenin dış borç dinamikleri açısından kritik bir göstergedir.

Rezerv Varlıklar:

Merkez Bankası’nın döviz rezervlerindeki değişiklikleri gösterir. Bir ülke, finansman açığını kapatmak için rezervlerinden döviz satabilir veya fazla durumda rezervlerini artırabilir.

Bu dört kalemin toplamı, ülkenin net sermaye girişini veya çıkışını belirler. Eğer finans hesabı artıdaysa, ülkeye dış kaynak girişi vardır; eksiye döndüyse, sermaye çıkışı yaşanıyordur.

Türkiye’nin Sermaye ve Finans Dengesi: Kırılgan Denge

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde finans hesabının önemi daha da büyüktür. Çünkü büyümenin finansmanı çoğu zaman dış kaynak girişine dayanır. Cari açık verildiği sürece bu açığın finansmanı, sermaye ve finans hesabı kalemleriyle sağlanır.

Son yıllarda Türkiye ekonomisinde dikkat çeken tablo, finans hesabı girişlerinin dalgalı seyretmesi olmuştur. Küresel faizlerin artışı, jeopolitik riskler ve kredi notu değişiklikleri gibi unsurlar sermaye akımlarının yönünü hızla değiştirebilmektedir.

2023 ve 2024 yıllarında Türkiye’ye yönelen yabancı sermaye, özellikle portföy yatırımları kanalında toparlanma eğilimi gösterirken; doğrudan yatırımların görece sınırlı kaldığı görülmektedir. Bu durum, kısa vadede finansmanı desteklese de uzun vadede sürdürülebilir büyüme açısından sınırlayıcı bir etki yaratabilir.

Sermaye Girişlerinin Ekonomiye Etkisi

Sermaye ve finans hesabı fazlası, kısa vadede ekonomiye olumlu görünür. Döviz arzını artırarak kurları istikrara kavuşturur, finansal piyasaları rahatlatır. Ancak bu akımların niteliği büyük önem taşır. Eğer sermaye girişi uzun vadeli üretken yatırımlardan değil de kısa vadeli portföy yatırımlarından kaynaklanıyorsa, bu durum ekonomiyi dış şoklara karşı kırılgan hale getirebilir.

Bir başka ifadeyle, “sermayenin kaynağı kadar kalıcılığı da önemlidir.” Finansal istikrarın sağlanabilmesi için ülkeye gelen sermayenin üretken alanlara yönlendirilmesi, Ar-GE, sanayi ve teknoloji yatırımlarına aktarılması gerekir. Aksi halde, sıcak para girişleriyle büyüyen bir ekonomi, küresel dalgalanmalarda hızlı bir şekilde sermaye kaçışıyla sarsılabilir.

Politika Yapıcıların Denge Arayışı

Merkez bankaları açısından sermaye ve finans hesabı, para politikası ve döviz kuru yönetimi açısından belirleyici bir alandır. Sermaye girişleri arttığında yerel para değer kazanabilir, bu da ihracatın rekabet gücünü azaltabilir. Tersine, sermaye çıkışları arttığında kurlarda hızlı yükseliş yaşanabilir ve enflasyonist baskılar artar.

Bu nedenle, politika yapıcılar sermaye hareketlerini izlerken yalnızca miktarına değil, kaynağına, süresine ve risk profiline de dikkat eder. Sermaye kontrolleri, makro ihtiyati tedbirler ve rezerv yönetimi gibi araçlar, bu dengenin korunmasında sıkça kullanılır.

Küresel Perspektif: Sermaye Akımlarında Yeni Dönem

Son yıllarda küresel ölçekte sermaye akımlarında da önemli değişimler yaşanıyor. Pandemi sonrası dönemde gelişmiş ekonomilerde faizlerin yükselmesi, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarına neden oldu. Ancak yeşil dönüşüm, dijital ekonomi ve tedarik zinciri yeniden yapılanması gibi temalar, yeni sermaye yönelimlerini şekillendiriyor.

Türkiye gibi stratejik konumda bulunan ülkeler, bu dönüşüm sürecinde yatırım çekme potansiyelini artırabilir. Özellikle yenilenebilir enerji, savunma teknolojileri, yapay zekâ ve lojistik sektörlerine yapılacak uzun vadeli doğrudan yatırımlar, finans hesabının istikrarına büyük katkı sağlayacaktır.

Sonuç: Sermaye Dengesinin Kalıcı Gücü

Sermaye ve finans hesabı, ekonominin dış dünyayla olan en hassas bağlantı noktasıdır. Yalnızca rakamlardan ibaret bir tablo değil; ülkenin ekonomik güvenilirliğini, yatırım iklimini ve geleceğe dair beklentilerini yansıtan bir aynadır.

Küresel rekabetin hızlandığı, sermayenin saniyeler içinde yön değiştirdiği günümüz ekonomisinde, sermaye ve finans hesabındaki istikrar, makroekonomik dayanıklılığın anahtarıdır. Türkiye’nin hedefi, kısa vadeli sıcak para girişlerinden ziyade, kalıcı üretim yatırımlarına dayalı bir sermaye yapısını güçlendirmek olmalıdır.

Ekonominin temel mesajı ise nettir: Sermaye akımlarını çekmek değil, onları üretken bir zeminde tutabilmek gerçek başarıdır.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

zaferozcivan@gmail.com